Erdoğan ve AKP Gülen’i ve cemaatini böyle beslemiş

Taraf Gazetesi, Mehmet Baransu imzasıyla sürmanşetten “Gülen’i bitirme kararı 2004′te MGK’da alındı” başlığıyla bir haber verdi ve Türkiye’nin mümtaz basın ve yayın organlarında büyük bir tartışma başladı. Neymiş de, AKP’li isimler Ağustos 2004′teki  toplantıda Gülen cemaatinin bitirilmesi için MGK kararına imza atmışlar.

Maalesef  kaziye-i anha öyle değil (“Kazın ayağı öyle değil”in aslı budur).

Gelelim nedenine…

Türk Silahlı Kuvvetleri, o dönem Fethullah Gülen ve cemaatinin faaliyetlerinden epey kaygılıydı. Nitekim 2002 yılında Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Başkanı Hüseyin Göksu imzasıyla “İrticai Örgütlerin Tehdit Değerlendirmesi” başlığıyla bir rapor yayımlanıyordu. Raporda en geniş bölüm Fethullah Gülen cemaatine ayrılmıştı ve  şu üç tespit öne çıkıyordu:

  1. Nurcu cemaatler içinde bulunan grupların tamamı, F  Gülen grubu içinde eriyecek.
  2. Gülen cemaati, yakın gelecekte Türk siyasal hayatında en önemli irticai grup olma özelliğini artan oranda sürdürecek.
  3. Türkiye’nin sosyal, siyasal ve ekonomik koşullarının bozulmasına paralel olarak, söz konusu cemaatin etkinliği daha da artacak.

Bu rapor Mayıs 2002 yılı tarihli. O yıl yapılan MGK toplantısında da bu rapor görüşülüyordu. Kasım 2002′de yapılan seçimlerden AKP’nin birinci parti olarak çıkmasıyla,  bu rapora bir sünger çekiliyor, Gülen cemaati rahat bir nefes alarak devlet içinde hızla örgütleniyordu.

Öyle ki, AKP iktidarı, özellikle Emniyet içinde Fethullah Gülen grubunun gücüyle birlikte anılır hale geliyordu.

Tüm bu süreçlerde Fethullah Gülen cemaatine karşı tavrını değiştirmeyen tek kurum TSK olarak  oluyordu.

AKP iktidarının ikinci yılında Fethullah Gülen cemaati için açılan kanallar, TSK’daki rahatsızlığı had safhaya çıkarıyordu. Nitekim 2004 yılı Haziran ayında Genelkurmay Harekat Başkanlığı tarafından HRK: 3590-04/GHD sayılı “Gizli” kayıtlı ve “Fethullah Gülen Grubunun Faaliyetlerine Karşı Alınması Gereken Önlemler” başlıklı bir rapor yayımlanıyordu.

Bu raporun en ilgi çekici özelliği, AKP hükümeti ve kimi parti yetkililerinin Fethullah Gülen cemaatine gösterdiği yakınlığın açıkça eleştirilmesiydi.

Çünkü, 2004 yılında Gülen cemaatinin ABD’de organize ettiği Abant Toplantılarına o zamanın Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın katılması, yine o dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün 16 Nisan 2004 günü Türk Büyükelçiliklerine gönderdiği 3846 sayılı yazıyla Gülen cemaatine bağlı okullarla devlet okulu niteliğinde ilişki kurulması istemi, TSK’da çok büyük bir tepkiye neden olmuştu.

…Ve önce Haziran 2004′te yapılan MGK toplantısında bu konu gündeme geldi. Genelkurmay Harekat Başkanlığının hazırladığı rapor, aynen benimsendi. Ağustos ayında yapılan MGK toplantısında da Genelkurmay’ın yoğun baskısıyla söz konusu rapor, noktasına virgülüne dokunulmadan tavsiye niteliğinde olarak  AKP hükümetine gönderildi.

Kararın altında doğal olarak aralarında Abdullah Gül’ün, Recep Tayyip Erdoğan’ın da bulunduğu MGK üyelerinin imzası vardı. O imzaları o dönem atmayıp da ne yapacaklardı orası da ayrı konu. Buna karşın 2004 yılındaki o toplantının ardından Fethullah Gülen cemaatinin Türkiye’de serpilip gelişmesi daha bir hız kazandı. Emniyet, yargı ve hatta ve hatta ordu içinde Gülen cemaati daha sıkı bir örgütlenmeye gitti.

Şimdi önce o raporu bir görelim:

F. GÜLEN GRUBUNUN FAALİYETLERİNE KARŞI ALINMASI GEREKEN TASLAK TEDBİRLER:

– F. Gülen grubunun dini esaslara dayalı bir devlet kurma hedefi ve ılımlı görümünün yanıltıcı olduğuna yönelik
gerçekler, psikolojik harekat boyutu da dikkate alınarak kamuoyuna zamanında iletilmelidir.

– F. Gülen grubunun yurtiçi ve yurtdışı faaliyetleri, Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu
(BUTKK) koordinesinde İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, MIT Müsteşarığı ile ilgili devlet kurumları aracılığıyla yakından takip edilmelidir. Devletin yurtdışında görevli memurları aracılığıyla F. Gülen grubu yakından takip edilmeli, gerekiyorsa Dışişleri Bakanlığı tarafından ilave tedbirler geliştirilmelidir.

– F. Gülen Grubuna ait özel okulların faaliyetleri, İçişleri Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından incelenmeli ve takibe alınmalıdır. Bu gruba ait okullardaki şüpheli ve yasa dışı faaliyetler periyodik olarak BUTKK’na rapor
edilmelidir.

– F. Gülen grubunun “öğrenci evleri” kapsamındaki sempatizan ve yandaş edinme gayretleri İçişleri Bakanlığı
nezdinde dikkatle takip edilmelidir. Yasal olmayan yollar kullanılarak dini eğitim veren ve bir nevi dini alet ederek
yandaş toplama sistemi olan öğrenci evleri” uygulamalarına engel olunmalıdır. Din duyguları istismar edilerek
yapılan toplantılar, yasa dışı faaliyetlere karşı caydırıcı bir etkisi bulunmayan yasaların yeiıden etkin hale getirilmesi sağlanmalıdır.

– F. Gülen grubunun, askeri okullara öğrenci sokma gayretleri hakkındaki askeri okulların kayıt kabul komisyonları ve mülakat komisyonları uyarılmalıdır. Bu komisyonlarda görev yapacak personel, konu ile ilgili bilgilendirilmelidir. Askeri okullara alınan/alınacak öğrencilerin soruşturmalarının Merkez Komutanlıkları aracılığı ile daha etkin yapılması sağlanmalıdır.

– F. Gülen grubunun yurt dışından ülkeye transfer edilen maddi unsurlarının denetiminin daha etkin yapılması
sağlanmalı, örgütlere yapılan bağışlar ile usulsüz para hareketleri ve kara para uygulamalarının Maliye Bakanlığı-MASAK aracılığıyla takip edilmesi sağlanmalıdır.

– F. Gülen grubunun gizli emellerinin deşifre edilmesine yönelik pilot uygulamalar gerçekleştirilmeli ve basın yolu
ile kamuoyu aydınlatılmalıdır. Grubun kendilerine yandaş kuşaklar yetiştirme amacı kapsamında gençliği etki
altına alan uygulamaları tespit edilmeli, şüpheli ve yasa dışı uygulamaların adalete intikal edilmesi sağlanmalıdır.

– F. Gülen grubunun, yurt içindeki faaliyetleri genellikle kendisine bağlı kişilerin yönetimindeki dernek ve vakıflar
aracılığıyla yürütülmektedir. F. Gülen grubuna yakınlığı ile bilinen vakıf ve derneklerin faaliyetleri yakından takip
edilmeli, denetim altında tutulmalıdır.

– F. Gülen grubunun, Abant toplantıları kapsamında ABD’de gerçekleştirilen toplantısına hükümet ve devlet
temsilcilerinin katılması rahatsızlık vericidir. İrticai bir unsur olarak faaliyetleri izlenmekte olan bir örgüte devlet desteği verilmesi ile devlet ve onu koruyan güvenlik güçleri arasında büyük bir çelişki ortamı oluşturulmuş
tur. F. Gülen grubunun gelecekteki benzer toplantılarına Hükümet ve Devlet temsilcilerinin yeniden katılması ve
doğrudan/dolaylı destek verilmesi halinde konu ile ilgili rahatsızlık kamuoyuna iletilmeli ve tepki gösterilmelidir.

-Devlet ve onun temsilcileri, siyasi fikir ve düşünce özgürlüklerini bahane ederek devletin laik, demokratik ve
sosyal hukuk devleti özelliklerini değiştirmeyi hedefleyen girişimlerden uzak durmalıdır.

-F. Gülen grubunun devlet bünyesinde kadrolaşma faaliyetleri tespit edilerek BUTKK’nda izlenmesi sağlanmalı
ve elde edilen bilgiler kamuoyuna aktarılmalıdır. F.Gülen grubunun faaliyetleri aleyhindeki sivil toplum faaliyetleri desteklenmelidir.

– F. Gülen grubunun “Büyük Ortadoğu Projesi”, “Dinler arası diyalog” gibi oluşumlar içinde Türkiye ve devlet
adına inisiyatif alması, faaliyet göstermesi engellenmelidir.

– Dışişleri Bakanlığı tarafından yurtdışı temsilciliklere gönderilen 3846 ve 3847 sayılı genelgeler geri alınmalıdır.
Söz konusu genelgeler kapsamındaki yurtdışındaki uygulamalar yakından takip edilmeli, irticai unsurlara dev-
let tarafından verilen destek kaldırılmalı yurtdışı diğer unsurlar ile bağlantısı kesilmelidir.

– Fethullah Gülen grubuna karşı devlet tarafından ortak tavır alınması sağlanmalı, F. Gülen grubunun irticai unsurlar arasında yer aldığı ve dini esaslara dayalı bir devlet kurma amacında olduğu gerçeği sürekli olarak gündemde tutularak bu gruba karşı kararlı ve etkin tutum sergilenmelidir.

– F. Gülen grubu ve diğer irticai unsurlar ile etkili ve köklü bir mücadele yapılması için “Dini, din duygularını
ve dinen mukaddes bilinenleri alet ederek devletin emniyetini ihmal edebilecek ve bu amaçla dernek, vakıf ve
benzeri topluluklar oluşturanlara” karşı ağır yaptırımlar getiren yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Dini inanç, kanaat, vicdan ve düşünce hürriyetinin kötüye kullanılması önlenmelidir.

Evet, Taraf Gazetesi’nin bahsettiği o MGK toplantısında Genelkurmay Harekat Başkanlığı’nın bu raporu hiçbir değişikliğe uğramadan hükümete tavsiye olarak gönderildi. Rapordaki AKP karşıtı ifadeler ise o gün toplantıya katılan hükümet üyeleri açısından yüz kızartıcı nitelikteydi.

Özetle öyle Taraf Gazetesi’nin söylediği gibi Fethullah Gülen cemaati o toplantıda bitirilmeye çalışılmadı. Aksine Genelkurmay’ın ısrarı karşısında suskun kalmayı yeğleyen AKP hükümeti bu toplantıdan sonra cemaatin önünü daha da açtı.

Hal böyleyken ve de tüm bunlar bilinirken Taraf’ın haberini göklere çıkaran Türkiye’nin mümtaz  medya temsilcilerinin hali de gerçekten içler acısı;  hele hele 2009 yılında birçok gazetede, kitapta belgeleriyle yazılmış bu konuyu saptırarak haber yapan Mehmet Baransu’yu gazeteci olarak gördükleri için…

Yorumlayın

Your email address will not be published.