Büyük Usta Mimar Sinan “Kalfalık eserim” dediği Süleymaniye’nin inşaatı sırasında nargile içtiği için neredeyse Kanuni Sultan Süleyman’ın hışmına uğruyordu. Peki Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman’ı kızdıran nargileyi neden içmişti. Olayın üstündeki esrar perdesi nasıl aralandı? Büyük Usta hangi açıklamayı yaparak Cihan Padişahı’nın hışmından kurtulabildi ?
1489-1588 yılları arasında yaşayan Mimar Sinan’ın ortaya koyduğu eserler bir mimari harika olarak herkesin hayranlığını kazanmış durumda. Eserleri aradan yaklaşık 5 asır geçmesine rağmen hala ayakta. Cihan padişahı olarak adlandırılan Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan’dan Osmanlının şanına yakışır bir cami yapmasını ister.
Mimar Sinan, sonradan “kalfalık eserim ” diyeceği Süleymaniye Camii’nin yapımı için hemen hazırlıklara girişir. Planlarını çizer, büyük bir organizasyonla işe koyulur. Caminin 4 minaresi vardır. Bunun nedeni Kanuni’nin İstanbul’un fethinden sonraki dördüncü padişah olmasıdır. Minarelerdeki 10 şerefe de Kanuni Sültan Süleyman’ın Osmanlının onuncu padişahı olduğunu işaret eder.
Kanuni Sultan Süleyman, Süleymaniye’nin planlarını çok beğenir. İnşaat için her yardımı yapar. İlk kazmanın vurulmasının üstünden tam 7 yıl geçmiş, ancak hala Camii ibadete açılmamıştır.
Kanuni Sultan Süleyman artık sabırsızlanmaya başlar. Bu sırada halk arasında da söylentiler dolaşır, Mimar Sinan çalışmayı bırakmış, oturup inşaat halindeki camiinin ortasında nargile içiyor diye.
Söylentiler, Kanuni Sultan Süleyman’ın kulağına kadar ulaşır ve bir ikindi vakti Süleymaniye Camii’ne ani bir teftişe gider. İçeri girince aynen söylendiği gibi Üstad Mimar Sinan’ı elinde nargile ile camiinin ortasında bulur.
Hafiften hiddetlenir ve “Bu ne iştir Mimarbaşı?” diye sorar. Bu sırada tömbekisinde tütün olmayan nargilede sadece su çeken Mimar Sinan işin aslını anlatır. Meğerse Mimar Sinan camiinin akustiğini ölçmektedir.Yani, imamın sesini caminin her tarafına eşit bir şekilde nasıl duyururuzun peşinde koşmaktadır.
Anadolu’nun çeşitli yerlerinden 65 dev turşu küpü getirten Mimar Sinan, içlerini yumurta akıyla sıvattığı küpleri ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirir. Böylece Süleymaniye Camii mükemmel bir akustiğe kavuşur.
Süleymaniye’nin muhteşem mimarisi halk arasında efsaneleri de beraberinde getirmiştir. Son yıllarda dolaşan bir efsaneye göre, Süleymaniye Camii’nin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı anlaşılmış. Eğer çözüm bulunamazsa, koca cami kısa bir zaman içinde yıkılacakmış.
Caminin tüm taşıyıcı yükü kemerlerindeymiş. Bu kemerlerin ortalarında bulunan kilit taşları zamanla aşınmış. Ama elde yazılı bir proje olmadığı için nasıl değiştirileceği bilinmiyormuş. Hemen Türkiye’nin en yetkin mühendis ve mimarlarından oluşan bir heyet oluşturulmuş. Ortaya bir sürü fikir atılmış.
Her kafadan bir ses çıkmış ama sonuç alınamamış. Tartışmalar sürerken caminin içinde çeşitli bilim kuruluşlarından bir sürü mimar ve mühendis kemerleri inceliyormuş.
Bunlardan biri kazara, gizli bir bölme bulmuş. Bölmede, üzerinde eski yazı olan bir not varmış. Uzmanlara inceletilen kağıdın orijinal olduğu belgelenmiş. Bu kağıt parçası bizzat Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan bir mektupmuş.
Mektupta yazılanlar günümüz Türkçesine tercüme ettirilince ortaya söyle bir metin çıkmış. ” Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit taşı aşındı ve nasıl değiştirileceğini bilmiyorsunuz.”
Koca Sinan, kademe kademe, kilit taşının nasıl değiştirileceğini anlatıyormuş. Bu oyuk içinde yer alan bir şişe ve şişe içindeki notta söyle bir şey yazıyormuş: ” Her kim bu taş eskidiğinde yenisiyle değiştirmek isterse eski taşın yerine takılacak. Yeni kilit taşının iki tarafından yağlı iple taşı bir taraftan sokup öteki taraftan çeksin ve sonra ipin dışarıda kalan kısımlarını kessin”.
Heyet Sinan’ın söylediklerini aynen yapmış. Süleymaniye Camisi böylelikle kurtarılmış. Bu mektup şu an Topkapı Sarayı’nda saklanıyormuş.
Yukarıda anlatılanların doğru olup olmadığı henüz kanıtlanmış değil. Ancak, Sinan’ın eserlerine bakanlar onun nasıl yüce bir dehaya sahip olduğunu takdir etmeden geçemiyorlar.