Neymiş de ilk Türk vampir vakası olarak literatüre geçmiş (TIKLAYIN). Oysa kaziye-i anha öyle değil. Türkiye’de ilk vampir vakası (ki içilen kanın hesabı yok) bakın kayıtlara nasıl düşmüş:
1960 yılı şubat ayı. İstanbul’da “Fener Vampiri” şoku yaşanıyor. Gazeteler, tefrika halinde vampirin küçük çocukların kanını nasıl içtiğinden bahsediyorlar.
Vampirin adı Hüseyin Cinkaya. Haliç Feneri semtinde ikamet ediyor. 61 yaşındaki Cinkaya, küçük yaştaki erkek çocuklarını para ile kandırıp oturduğu kulübeye getirip kanlarını şırınga ile çekip rakı mezesi yapmakla suçlanıyor.
İşte o günlerin Cumhuriyet gazetesinden “Fener Vampiri” ile ilgili satırlar:
Önceleri Fener ve Cibali semtlerinde arabacılık sonra da seyyar ayakkabı boyacılığı yapan Hüseyin’in iki defa evlenip boşandığı, çocuksuz olup, Hâlen Fener Abdisubaşı mahallesindeki evinde yalnız yaşadığı anlaşılmıştır. Hüseyin’in daha önce de onbeş yaşında bir erkek çocuğun ırzına geçmekden sabıkası olduğu tesbit edilmiştir.
Hüseyin tarafından kanı emilen Bahri isminde 8 yaşındaki ilkokul talebesi hadiseyi şöyle anlatmaktadır:
-Fatih Camii avlusunda top oynarken yanımıza üç adam geldi ve içlerinden en yaşlı olanı bize 20 lira göstererek ‘Bizim eve gelirseniz bunları size vereceğim. bundan başka elma, şeker, çikolata da veririm’ dedi. Ben, necdet ve diğer arkadaşım adamların peşine takılarak götürdükleri yere gittik. Burası boyacılık yapan Hüseyin ismindeki ihtiyarın evi imiş. Adamlar rakı içtikten sonra Hüseyin aşı yapanların kullandığı gibi bir iğne ile benim kollarımın omuz başına yakın yerlerini deldi ve buralardan çıkan kanı emdi. Sonra iğnesini öbür çocukların vücuduna batırarak çıkan kanı arkadaşlarına emdirdi. Evden çıkarken de kimseye bir şey söylemememizi tembih ettiler. Bu yüzden kimseye bir şey söylemedik. Kanımızı emenler gece rüyalarıma giriyor, beni korkutuyordu. Hamama gittiğimiz bir gün annem kolumdaki çürükleri gördü ve bana ne olduğunu sordu. Önce korkumdan söylemek istemedim, ama sonra ısrar edince başımıza gelenleri anlattım.
Vampirin evine gidenlerden Necdet de şöyle demiştir:
-Biz iğne batırırken bağırmak, kaçmak istedik, fakat ağzımızı tıkadılar. Evden çıkarken de bize ‘Sakın bunlardan kimseye bahsetmeyin’ dediler. Sonra iş meydana çıkınca polislere her şeyi anlattık.
Sanık hakkındaki tahkikatla beraber Hüseyin’in iki arkadaşı da şiddetle aranmaktadır.
Evet, yukarıda anlatılanlar, İstanbul’daki vampir heyecanını daha bir kamçılıyor. İlk ihbar üzerine yakalanıp delil yetersizliğinden serbest bırakılan Hüseyin Cinkaya tekrar yakalanıp tevkif ediliyor. Diğer iki vampir arkadaşı ise bulunamıyor. Cinkaya’nın “arkadaşım” dediği bir genç derdest edilse de kanı emilen çocuklar tarafından teşhis edilmeyince serbest bırakılıyor.
Olay mahkemeye intikal etmeden Fener Vampiri, tevkifhanede ölüyor ve bu vampir vakası aydınlanmadan kapanıyor.
NOT: Yukarıdaki yazının hazırlanmasında Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nden yararlanılmıştır.