Atatürk karşıtlarının en önemli suçlamalarından biri O’nun Sazanikos olduğu yolunda. Bu konuda çıkış noktası da bir belgesel. Araştırmacı Ahmet Almaz, o belgeseli kaleme aldı:
“Türkiye’de “Dönmeler” meselesi Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarından bu yana sürekli olarak gündemden düşmeden tartışılmaktadır.
Her ne kadar Dönmeliğin öncüsü Sabetay Sevi’nin yaşadığı yıllarda (1626-1676) bu olay Osmanlı haklı içinde pek ciddiye alınmasa da, İmparatorluğun çöküşünü hazırlayan bir çok siyasi olayın Selanik kaynaklı olması ve bu hareketlerin içinde ağırlıklı olarak Dönmeler’in yer alması ve de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda ki Selanik’lilerin etkisi Dönmeler’in buna bağlı olarak da Dönmeliğin halk arasında ve kamuoyunda gündemden düşmeden tartışılmasına yol açmıştır.
1990’lı yılların başından itibaren hızla büyüyen bu tartışmalara tabii olarak yabancılarda kayıtsız kalmamış ve Gershom Scholem başta olmak üzere birçok yabancı tarafından önemli eserler neşredilmiştir.
Fransızlar tarafından yapılan Aşağıda ayrıntılarıyla verdiğimiz “Sazanikos” belgeseli de “Dönmeler” konusunda yapılan önemli araştırmalardan biridir.
Bu belgeselde özetle şu görüşler savunulur:
……Gizli Yahudiler var. Bunlar hep kendi içlerinden evlenir.” (Son Dönmeler)
***
…..Söylenilenlere göre Atatürk’ün de dönme olduğuna dair fikirler vardır.(Son Dönmeler)
***
…..Gizli bir dini yaşam sürdüklerini biliyoruz. Müslüman görünüşleriyle hakiki Yahudi inançları arasında bir yaşam….(Son Dönmeler)
..Ve de gelelim bu kitaptan yola çıkılarak hazırlanan belgeselde fikir beyan edenlerden görüşlere:
“Dönme” kelimesini ilk kez sokakta, benim yaşlarımdaki bir adamdan duydum. Bana “Selanik dönmesi” dedi. Ben de “bana kötü bir şeyler mi söylüyorsun?” diye sordum. “evet” dedi ve adamla kavga ettik. (Mustafa D.)
“Annem bana, 1666’da Yahudilikten İslamiyet’e geçen bir aileden geldiğimizi söyledi. Çok fazla bir şey anlatmadı. Aslında hiçbir şey anlatmadı. Sadece dışarıda Müslümanlar gibi yaşadığımızı ama mesela büyükannesinin ve annesinin bazı Yahudi adetlerini bırakmadıklarını söyledi. Ama bunlar nelerdi bilmiyorum. (Esin Eden)“
“……Sabetaycılar Türkiye’nin ilk laik, seküler demiyorum, laik topluluğu oldular. Ünlü aydınlar, önde gelen filozoflar topluluğu laik bir yaşam sürdü ve laik ideolojiyi yaydı. (İlber Ortaylı)”
“……Müslüman bir militanın ilk aklına gelen şey şudur: Türkiye’de İslam’ı kim iktidardan indirdi ve tekrar İslam’ın iktidar olmasına mani olan kuvvetler hangileridir? Şimdi böyle yöneldiği zaman, tarihi olarak bu çeşit zümreleri karşısında görüyor. Özellikle Yahudiler, dönmeler ve masonların gizli bir takım hareketlerle Türkiye’de İslam’ı devirdiklerini, hatta Osmanlı Devleti’ni bir yerde yıkıma götürdüklerini tespit ediyor ve bundan bir alerji duyuyor… (Yesevizade)”
“…Selanikliler modern akımlara Atatürk’ün 1924’te ilan ettiği yeni cumhuriyetle kavuştular. Kemal Atatürk Selanik’te doğmuştu. Dönmelerin okullarında eğitim gördü. İnsanların yeniliğe olan kayıtsız şartsız olan hevesini gördü ve bir takım reformların yanı sıra imparatorluğun izlerinin silinmesi için yenilikler yapmaya başladı. Latin harflerini getirdi ve sıkı bir alfabe programı uygulamaya başladı. Kadınlar eski alışkanlıklarından ve başörtülerinden vazgeçmeliydi ona göre. Erkekler fesi çıkartarak batı toplumlarında olduğu gibi şapkalar takmalıydı. Doğu tarzı giyinme olmamalıydı. Toplantı ve balolarda kadın-erkek karışık olmayı telkin etti. Atatürk, ayrım olmadan kadın-erkek beraber yaşayıp çalışmalılardı. Kadınlar birdenbire hoyrat bir reformun pençesine düştüler. (İsmail D.)”
“….Bu da dedikodu kazanını kaynatıyor. Ama “dönme” gerçekten nedir sorusuyla ilgili doğru dürüst bir araştırma yapılmadı. İyi bir şey mi kötü bir şey mi hiç tartışılmadı. Hep fısıltı ve dedikodu malzemesi oldu.
….Selanik’ten onurlandırılması gereken bir yermiş gibi bahsederlerdi. Selanikli olmak bir şeref meselesiydi sanki. Selanik ise çok hürmetli bir isim, bir cennetti. Dünyada eşi benzeri yoktu. Aynı zamanda, bu ülkenin kurucusunun da şehriydi Selanik. Bu da onu daha büyük bir şeref meselesi yapıyordu. Mustafa Kemal’le ortak bir şeylerinizin olması… Biz, Selanikli Türkler diğer Türklerden farklıyız. Sanki bu toplumun ayrıcalıklı sınıfı gibiyiz. (Cengiz Çandar)”
“….Müslüman bir toplumda tecrit mekan; kadın ile tasvir edilir. Tesettür; Müslüman topluluklarında kadının yerini belirler. Bu cinsiyet ayrımı gibi görünse de hususi mekanın simgesidir. Bu aslında politik bir meseledir. Kadınların görüntüsü Müslüman toplumlardaki bütün ilerleyici hareketlerde önemli rol oynar. Kemalizm’de kadınlar toplumsal mekanlara girerek görüntüsünü sergilemelidir. Fiziki görünüş, politik görünüş… Vatandaş olarak görünüş… Çünkü 1930-36 yılları arasında oy kullanma hakkı gibi birçok esnekliklere kavuşmuştur kadınlar. Batılılaşmanın bayrağının gidebildiği sınırlar kadınlar tarafından belirlenir. Türkiye’de örnekler en radikal olanlardır. İdeal kadın figürü, Atatürk’ün ideal kadın figürü bu sınırları belirleyendir. Çünkü batılılaşma yolunda Kemalist yeniliklerin bayrak taşıyıcıları kadınlardı. (Nilüfer Göle)”