Fatih Sultan Mehmet’in oğlu olan İkinci Bayezid, kardeşi Cem Sultan’la girdiği iktidar kavgasından galip çıkarak tahta oturmuştu. Yavuz Sultan Selim’in babası olan İkinci Bayezid, dini bütün bir padişah olarak bilinirdi. Adli mahlasıyla şiirler yazmış, sanata destek vermiştir.
Yüzyıllar öncesinden günümüze kadar ulaşan efsaneye göre, İkinci Bayezid, padişahlığı zamanında nefsini terbiye etmek için büyük çaba harcardı. Bu nedenle uzun yıllar et yememişti.
Ölümünden birkaç yıl önce Bayezid’ın canı fena şekilde paça çorbası çekmiş. Nefsini terbiye etmek istediği için bir süre direnmiş ama sonunda paça çorbası yapılması emrini vermiş. Bir sahan içinde bol sirkeli ve sarımsaklı paça çorbasını önüne koymuşlar.
Sultan Bayezid, paça çorbasını içmeden önce nefsine karşı şöyle demiş.” Ey nefis, işte paça geldi, istersen ye.”
Padişah bu sözleri söyleyince, ağzından gelinciğe benzer iki gözü kör acayip bir yaratık çıkar. Garip yaratık, sahana yönelir ve büyük bir iştahla bir çırpıda paçayı yer. Paçayı bitiren yaratık, yeniden içeri girmek için padişahın ağzına yönelir. Bu sırada padişah eliyle vurup yaratığı yere serer. Adamlarına yaratığı öldürmelerini emreder.
Padişahın adamları, Bayezid’in nefsini ayakları altına alırlar ve ezerek öldürürler.
Bu garip olay kısa sürede sarayda yankı bulur. Hemen zamanın şeyhülislamı başvurulur. Şeyhülislam :”İnsan-ı kâmil bu nefis ile muazzezdir, yani olgun insan bu nefisle değerlidir. Nefis insan vücudunun en değerli parçasıdır” der. Garip yaratığın yıkanıp kefenlenmesini isteyen Şeyhülislam, cenaze namazı kılınarak gömülmesi gerektiğine fetva verir.
Bayezid öldüğünde halk arasında “Sultan iki kere öldü, iki kere namazı kılındı” söylentileri çıkar ve bu söylntiler Osmanlı’nın son zamanlarına kadar kadar ulaşır.