Büyükada Rum Yetimhanesi’nden tuhaf çığlıklar

Büyükada’da Rum Yetimhanesi olarak bilinen bina, Avrupa’nın en büyük ahşap binası olmasıyla ünlüdür. Yaklaşık 110 yıl önce inşa edilen bu bina, değişik amaçlarla kullanılmış. Yıllardır boş duran bu devasa bina hakkında değişik efsaneler anlatılır. Çıkan bir yangında bazı çocukların yanarak öldüğü söylenen binadan çocuk ağlama ve çığlık sesleri geldiğini ileri sürenlerin sayısı hiç de az değil.

İstanbul’un Anadolu Yakası’ndan Fenerbahçe-Dragos arasında kalan sahil kesiminden Büyükada’ya bakıldığında büyük bir bina göze çarpar. Büyükada’nın Manastır Tepesi’ndeki bu bina 1898–1899 yılları arasında bir Fransız şirketi tarafından otel olarak tamamen ahşap malzemeler kullanılarak inşa edilir. Ancak devrin yöneticileri otelin Büyükada’nın ahlakını bozacağını ileri sürerler ve Osmanlı Padişahı İkinci Abdülhamid’i etkilemeyi başarırlar. İkinci Abdülhamit, binanın otel olmasına izin vermez.

Dünyanın ilk çok katlı ahşap binası el değiştirir ve dönemin zenginlerinden Eleni Zarifi adlı bir Rum kadın tarafından satın alınarak yetimhane olması için Patrikhane’ye bağışlanır. Yedikule Balıklı Rum Hastanesi içindeki yetimhane buraya nakledilir. Rum Yetimhanesi olarak kullanılmaya başlanan bu heybetli yapıdan, çocuk sesleri yükselir.

Bu dönemde binanın ön cephesinde küçük çaplı bir yangın çıkar. Bina yangında fazla zarar görmez. Ancak, bu yangında bazı çocukların yanarak can verdiği söylentisi yayılır. Söylentiye göre, yangındaki panik sırasında çocuklardan biri bahçedeki kuyuya düşer. Ancak kimsenin oraya bakmak aklına gelmez. Çocuk kuyuda ölüme terk edilir. Bu olaydan sonra kuyunun içinden çocuk sesi geldiği efsanesi kulaktan kulağa yayılır.

Birinci Dünya Savaşı’nın çalkantılı yıllarında Kuleli Askeri Mektebi bu binaya yerleştirilir. Yetimhane de Heybeliada’ya taşınır. Daha sonra işgal kuvvetleri tarafından adaya yollanan Rum göçmenleri barındıran bina, bir dönem Rusya’daki Bolşevik Devrimi’nden kaçan Rus mültecilere ev sahipliği yapar.Soğuktan korunmak için Rus mülteciler, binanın ahşap kaplamalarını sökerek yakarlar. Binaya zarar verirler. 1960’lı yıllarda Kıbrıs’ta yaşanan gerginlik nedeniyle Patrikhane’nin elindeki binaya el konulur ve tamamen kapatılır.

Adeta çürümeye terk edilen binadan çocuk sesleri geldiği efsanesi günümüze kadar ulaşır. Adada yaşayan ya da burayı ziyaret eden birçok kişi, gerçekten çocuk sesleri duyduklarını iddia eder. Kuyuya düşüp ölüme terk edilen çocuğun yardım isteyen sesinin hala binada yankılandığı söylenir.

Olağanüstü manzaraya sahip binaya, Rum Patrikhanesi’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açtığı davanın ardından tapusu Kasım 2010’da yeniden Patrikhane’ye verildi.

Yorumlayın

Your email address will not be published.

Önceki Yazı

MİT’te yalan makinasına yakalanan FETÖ’cülere dokunulmamış

Sonraki Yazı

Fransa Krallığı’na Cem Sultan katkısı

Sayfa Başı