Avrupalı medyum ölüleri anlatıyor!!!

JÖNTÜRK Esrarengizya ekibi olarak bu kez yurtdışından çok özel bir röportaj gerçekleştirdik. İnternet aracılığıyla sorularımızı cevaplandıran Shannon Bethel, Danimarkalı bir medyum. Özel ilgi alanı ise şifacılık ve kanıta dayalı ölü iletişimi. Daha önce seminer vermek için ülkemize de gelmiş olan Shannon, ölmüş ruhlarla bağlantıya geçiyor ve fiziksel dünyadaki insanlarla onları bir araya getiriyor. İşte Shannon Bethel ile yaptığımız o çok özel ve samimi röportaj…

-Öncelikle kendinizde biraz bahsedebilir misiniz?

-Tabi, 48 yaşındayım. 10 yıldır profesyonel olarak medyumluk yapmaktayım. Bundan önce ışıklandırma teknisyenliği ve tiyatrolarda ışıklandırma tasarımcılığı aynı zamanda televizyonda haber editörlüğü yaptım. Yani şu an yaptığım işten çok farklı işler yaptım.

-Peki, bu meslek değişimi nasıl gerçekleşti? Medyumluk yapmaya nasıl karar verdiniz?

-Kendimi bildim bileli hep gizemli konularla ilgiliydim. Hatırlıyorum, 8 yaşındayken ilk ses kayıt cihazımı almıştım, uzun olanlardandı. Nerden buldum bilmiyorum ama ölülerin seslerini kaydedebiliyordunuz. Ben de her gece annem beni yatağa koyduktan sonra teybin kayıt düğmesine basar ve karanlıkta sesleri yakalamaya çalışırdım. Aslında buna EVP (Elektronik Ses Fenomeni) denir ama o zamanlar böyle dendiğini bilmiyordum, sadece kendimi buna çok kaptırmıştım.

-Hiç ses yakalayabildiniz mi?

-Evet, birkaç kez zayıf sesler yakalamıştım. Ama ben hep devam ettim çünkü bununla ilgili içimdeki tutku çok büyük. Bence bunun için tutkunuz olması gerekiyor aksi takdirde bıkarsınız çünkü bazı şeyleri öğrenmek uzun zaman alabiliyor. Büyük ölçüde benim hikayem de şöyle; daha çocukken ruhların dünyasını duyabiliyordum ve onlar benimle konuşuyordu. Ve ben bunu tamamen normal olarak görüyordum.

-6. His filmindeki gibi mi?

-Evet, ama ben onları görmüyordum, duyuyordum. Ve öyle çok fazla ses duymuyordum, çoğunlukla aynı sesti. Bir kadın sesiydi ve çok nazikti. Bana söyledikleri şeylerden biri şuydu; bana yıldızları gösterirlerdi ve görüyor musun derlerdi, ben de kafamı kaldırıp gökyüzüne yıldızlara bakardım, orası senin gerçek evin derlerdi.

-Yani her şey 8 yaşındayken başladı diyebilir miyiz?

-Evet, ama hatırladığım kadarıyla öyle. Çünkü şunu söyleyeyim ki medyumların hafızaları çok kötüdür.

-Kendinizde bulunan bu özel durumu ilk ne zaman ve nasıl fark ettiniz diye soracaktım ama büyük ölçüde yanıtlamış oldunuz.

-Fark ettim mi bilmiyorum. Çünkü bu durum benim için çok normaldi, bunun gerçekten özel olduğunu hiç düşünmedim. Ama hatırlıyorum da yaşım biraz ilerlediğinde Hintli olduğumu düşünüyordum, şu anda hatırladım bunu da… Hintli gibi hissederdim, 70’li yılların modasından ve Hintli, hippi tarzı giyinmeyi severdim. Belki de bu çocukken geçmiş anıların hala açık olmasıyla ilgili bir şeydi, bilemiyorum ama büyürken ve okuldayken hep astroloji, mistisizm, ruhla ilgili olan konulara ilgili ve hayrandım.

-Peki, ailenizin kökeninin Hindistan ya da başka bir ülkeden gelip gelmediğini araştırdınız mı? Böyle bir şey var mı?

-Hayır yok. Ama siz bahsedince aklıma geldi, babam ben 2 yaşındayken bizi terk etmiş dolayısıyla onu tam anlamıyla tanıma fırsatım olmadı. Ama ona hep nerden geldiğimizi sorardım çünkü babamın koyu renk saçları vardı, Danimarkalılara benzemezdi ve o bana bu konuyu hiç anlatmak istemezdi. Bildiğim tek şey Güney Avrupa’dan geldikleri. Çingeneler ve Hintliler hep ilgimi çekerdi. Kim bilir, belki de babamın kökeni Türkiye’den geliyordur. Babam ruhlar alemine göç ettikten sonra aslında beni belki de kökeninin Türkiye’den geldiği yönünde haberdar etti. Bu çok uzun bir hikaye…

-Belki başka bir sohbetimizde bundan bahsedersiniz. Peki, ruhlarla ilk gerçek iletişiminiz ne zaman ve nasıl oldu?

-Dürüst olmak gerekirse tam olarak hatırlamıyorum ama biliyordum ki bu konulara ilgim hep çok büyüktü, sürekli araştırma yapıyordum, kurslara gidiyordum… Ancak 2004 senesinde ciddi bir kanser hastalığına yakalandım ve tümör fark edildiğinde çok büyüktü. Bunu öğrendiğimde kendi kendime çok şey yaptım, kendi kendimi iyileştirdim. Aynı zamanda o dönemde şifa verme, şifacılık öğretmeye başlamıştım dolayısıyla şanslıydım çünkü bir sürü öğrencim vardı ve onlarla çalışma yapmak şifa bulmamı sağladı. Bununla birlikte radyoterapi tedavisi de gördüm, bana kemoterapi de vermek istediler ama ben onu almamam gerektiğini biliyordum. Doktorlarım bana bu konuda çok kızıyorlardı çünkü onlara göre bu büyük sorundu ama ben kemoterapinin bana göre olmadığını biliyordum. Her gün gittim 20 radyoterapi aldım, dışarıdan aldım ama beni hastaneye yatırmak ve içeriden de vermek istediler, radyoaktivite verdiler, çok ağırdı. Bu şekildeki uygulamayı iki kez alacaktım, ilkinin sonunda başhekim beni ofisine çağırdı ve benimle konuşmak istediğini söyledi. Tamam dedim ne söyleyeceksin, çok yorgundum ve eve gitmek istiyordum. Çok garip ama seni tümörün durumuna bakmak için bayıltıp x-ray cihazına koyduğumuzda gördük ki tümör gitmiş.

shannon2

-Ne kadar sürede olmuştu bu?

-Sanırım 3 haftaydı. Bana şöyle dedi; bu mümkün değil çünkü normalde radyoterapi alındığı zaman dağılım doku içine alınır ve vücudun bundan kurtulması 4 ayı bulur ama gerçekten orada bir şey yoktu, ben bulamadım. Ve ben de güzel, ne yaptığımı bilmek ister misin dedim, o da hayır, hayır, hayır dedi. Evet, ben bu sürece katıldım, hayatımı değiştirmek istediğimi fark etmiştim çünkü ben geri çekilme(regression) terapisine gittim. Bu terapi bir çeşit geri gitme, enerjiyi serbest bırakmak için bugün ve geçmiş hayatına geri dönüş gibi bir şey çünkü benim kendi kendimi iyileştirmem için olabildiğince çok enerjiye ihtiyacım olduğunu biliyordum. Bu seanslar esnasında bir Hintli ruh ile görüştüm, bu benim ruh adamlarımdan biriydi. Ve bana çok az şey söyledi ama dedi ki; kanserden kurtulmaya odaklanmamalısın, bunun yerine ne koymak istediğine odaklanmalısın. İşte buydu, bu gerçekten mantıklıydı. Böylece hastayken yeni hayatımı planlamaya başlamıştım. Ne istediğimi hayalimde canlandırdım ve tarihler koydum, dedim ki ben bir medyumluk grubu istiyorum, şunu şunu yapmak istiyorum, bu işi bitirmek istiyorum, aslında Türkiye’de yazın meditasyon ve ruh dünyasıyla ilgili ders yapmak istiyorum. 1,5 ay içinde, dolu bir ders programım oldu. Nisan ayında her şeyin temizlendiğini ve hiçbir şeyin kalmadığını söylediler ve bir daha kemoterapi almadım.

-Bu mucizevi bir olay. Yani siz kanseri bir takım ruhsal terapiler ve ruhların yönlendirmesi sayesinden yendiniz diyebiliriz. Ruhlarla iletişimi hangi yolla kuruyorsunuz, onları görüyor musunuz, duyuyor musunuz, hissediyor musunuz?

-Aslında bu büyük bir konu, bu konu hakkında çok uzun konuşabilirim çünkü ben bir öğretmenim ve çok doğru kelimeler kullanmak isterim. Psişik güçlerden bahsediyoruz ve bizim sağgörümüz (gözle görülemeyen şeyleri görme, hissetme yeteneği) var, normal olarak işitilmeyen sesleri işitme yeteneğimiz, gelişmiş koku alma, tat alma duyularımız var ve bilincimiz var. Ruhlar dünyasıyla ilgili tüm bu yetenekler ve deneyim yolları, düşsel veya maddesel olarak hissedilebilir. Şunu söylemek zorundayım, dünyadaki medyumların sadece %1inden daha azı maddesel görüş sağlayabilmişlerdir. Bunlar filmlerde olan şeyler, gerçekte böyle şeyler olmuyor.

-Siz hiç gördünüz mü?

-Hayır. Ben hissediyorum, duyuyorum ve biliyorum. İletişim öncelikle telepatik yolla, daha sonra benim hislerim ve yeteneklerim vasıtasıyla oluyor. Filmler hep ruhların görülebildiğini gösteriyor ancak bu doğru değil çünkü fiziksel gözler bu frekansı görmek için yaratılmamış. Düşsel görme ve duymayı nerde yaşayabiliriz? Ruh halimiz uyanık olduğu zaman, bu da tipik olarak uykuya geçişimiz esnasında ve uyanırken olur. Çünkü bilinci açık haldeki zihin, bilinçsizlik durumuna geçer ve uykuya dalarız, uykuya daldığımız zaman da ruhların dünyasına gideriz, sadece vücut dinlenme halindeyken.

-O zaman rüyalarımızda ruhlarla görüşebilir, onları duyabilir ya da hissedebiliriz değil mi?

-Evet, yapabiliriz. Ama şunu bilmeliyiz, sen ve ben, fiziksel dünya ruhsal dünyanın içindeyiz yani biz ruhsal dünyanın bir parçasıyız. Ruh dünyası bizi hissedebilir ve görebilir fakat biz yapamayız çünkü biz bir vücut içindeyken fiziksel algılara bağlıyız. Bu birden fazla radyo istasyonunu aynı anda duyamamaya benzer. Ruhsal olarak uyanık olduğumuz zamanlarda ayrıca ruhsal dünyanın farkında olmak oldukça zor. Bir medyumun yapmaya çalıştığı da bu. Medyum şuanda buradayken aynı zamanda diğer tarafla iletişime geçmek için şuuraltını açmaya çalışır. Bu beceri gerektiren bir şey hemen olabilecek bir iş değil. Ve aynı zamanda durağan da değildir yani şöyle; hani bir tünelde arabayla giderken telefonla konuşursunuz ama ses bir gelip bir gider tam ne dendiğini anlayamazsınız, işte bu iletişimdeki sorundur.

-Bu işi profesyonel olarak yapıyorsunuz, bir öğretmensiniz ve bireysel seanslar yapıyorsunuz. Peki, seanslarda neler yapıyorsunuz?

-Danimarka’da bir medyumluk okulum var. İnsanlara farklı becerilerini kullanmayı ve nasıl çalıştığını öğretiyorum ve 8 yıldır bunu yapıyorum. Dersler yaklaşık bir sene sürüyor, herkes katılabiliyor, illa ki bütün bu yeteneklere sahip olmanız gerekmiyor çünkü herkesin doğuştan gelen bir yeteneği vardır. Aslında spritüel deneyimler yaşayan insanlar değil, ruhlar insansı deneyimler yaşıyor. Bu da demek oluyor ki hepimiz için bu doğal bir şey, özel olan bir şey yok ve herkes bunu yapabilir. Ben öğretiyorum ve aynı zamanda birebir seanslar yapıyorum. Bu seanslarda farklı şeyler yapıyorum. Bunlardan bir tanesi, psişiklerimle çalışıyorum bir diğer adıyla kehanet veya psişik okuma denilebilir. Yaşamınızın enerjisine bakarken nasıl hissettiğinize, işinizin nasıl olduğuna, ne yaptığınıza, v.s bakıyorum ve ruh dünyasından o kişi için tavsiyeler istiyorum. Aynı zamanda gelişim içinde olan insanlar için ne yapabilirim ona bakıyorum. Potansiyeli, psişik yetenekleri olup olmadığına bakıp bir sonraki aşamaya geçmek için ruhsal rehberlerle birlikte yardımcı bilgiler veriyorum. Üçüncüsü ise, kanıta dayanan ruhsal kontak yani ruhani varlıklarla kanıta dayalı çalışıyorum. Bunun anlamı şu; iletişime geçtiğim ölüden bilgiler almaya çalışıyorum ve bilgileri verirken seansa gelen kişiden istediğim sadece evet veya hayır demesi. Ne iş yapıyordu, nasıl bir kişiliği vardı, nasıl öldü, nerde yaşıyordu, kaç tane çocuğu vardı gibi bilgileri bulmaya çalışıyorum, buna da kanıta dayalı ölü iletişimi deniyor.

-Seansa giren insanlar gelen ruhları hissedebiliyorlar mı?

-Bu kişiye bağlı. Bazıları hissedebiliyor bazıları hissedemiyor. Ama herkesi çok etkiliyor çünkü verdiğim bilgileri benim bilmem mümkün değil. Bu çok önemli çünkü benim yaptığım şey, asıl amaçladığım fiziksel ölünün de varlığını sürdürdüğünü kanıtlamak. Benim vazifem bu. Çünkü çok üzgün bir sürü insan var, tanrıya inanmalarına rağmen belki de bir daha sevdiklerini göremeyeceklerini düşünüyorlar ve böyle bir seans almaları büyük ölçüde iyileştirici olabiliyor. İyileştirici derken, burada ağlıyorlar, ağlıyorlar ama bir bakıma mutluluk gözyaşları çünkü sevdiklerinin hala buralarda bir yerlerde olduğunu fark ediyorlar. Bazen çok duygusal oluyor ama buna değiyor. Yaptığım işi gerçekten çok seviyorum, dünya üzerinde başka bir iş yapamazdım.

-Ruhsal alemde sizinle birlikte çalışan yada danıştığınız özel ruhlar var mı?

-Ruh dünyasında bir takımla çalışıyorum, bana grup olarak bilgi veriyorlar. Kaç kişi olduklarını bilmiyorum ve bununla ilgilenmiyorum, sadece hissediyorum ve ne diyeceğimi biliyorum, onlardan ilham alıyorum çünkü medyumların çalışmaları ilhamlardan gelir. Örneğin, senin farklı bir bilgiye ihtiyacın olurken başkasının başka bir bilgiye ihtiyacı oluyor benim çalışmam da bu noktada devreye giriyor, ne bilgi aldıysam karşımdakine onu veriyorum. Burada da kimin söylediğinden çok mesajın ne olduğu önemli.

-Seansa gelen kişiler hangi ruhun geleceğini seçebiliyor mu?

-Hayır, ruh dünyası bunu seçiyor. Ben gelen ruhla ilgili karşımdaki kişiye bilgiler veriyorum. Ben ruh dünyasına soruyorum, onları davet ediyorum ama belirli bir şey sormuyorum, onlar biliyor. Şunu unutmayın, ruh dünyasındakiler akıllı bir dünyanın içindeler ve sizin benimle burada oturduğunuzu biliyorlar. Yani ruh dünyasındaki aileniz, yakınlarınız da biliyor ve kimin geleceğine onlar karar veriyorlar. Ondan sonra ben gelen ruhla ilgili bilgileri karşı tarafa aktarmaya başlıyorum, mesela bir erkek diyorum, uzun boylu, sizin büyük babanız olduğunu hissediyorum, Anadolu’da yaşıyor, eşekleri var bir çiftlikte yaşıyor gibi… Ve aynı zamanda gelen ruha bizimle oturmak isteyip istemediğini soruyorum, ne yemek ister, ne içmek ister diye soruyorum. Mesela bir keresinde gelen ruh rakı içmek istediğini söyledi. Bu çok farklı bir şey, ben bunu zihnimin içindekileri izleyerek yapıyorum, nasıl oturduğunu, nasıl kıyafetler giydiği, nasıl yemek yediği, ne içmek istediği, bunlar hep kanıta dayalı şeyler. Ve tüm bunlar, gelen ruhların daha önce kim oldukları konusunda bilgi veriyor. Nasıl öldüklerini de sorabiliyorum ve nasıl öldüklerini anlatıyorlar. Hissettiğim o kadar farklı ölüm şekilleri oldu ki; kalp krizinden ölen, kanserden ölen, ya da farklı şekilde felç geçirip ölen birini vücudumda hissettiğim oldu. Mesela başka bir gün vurularak ölen birini hissettim, bunu daha önce denememiştim. Örneğin başka bir gün de motor kazası geçirerek ölmüş genç birini hissettim, motosikletin şeklini, kazanın nerde, ne zaman olduğunu tarif ettim. Bunun seansa gelen kişi için ne kadar zor bir deneyim olduğunu düşünün hele bir de anne olduğunu düşünsenize, oğlunuz geliyor. Size başımdan geçen ilginç bir
deneyimi anlatmak isterim. Ben aynı zamanda psişik sanatçılarla da ilgileniyorum yani ruhları çiziyorum. Bir bayanla seansım vardı. Seanstan önce kısa bir ara vermiştim, çizim için bir ruhun geldiğini fark ettim ve çizim gereçlerimi elime alarak çizdim. Sadece bir kadın yüzüydü ve önemsiz bir şeydir diye sınıflandırıp kenara koydum. Bayanla seansa başladık ve seansta oğlunun ruhu geldi, çok etkilendi ve bu onun için biraz ağır oldu. Seanstan sonra kendisini alt kata davet ettim ve onun için bir cd hazırlayıp verdim. Kadın gittikten sonra mola vermiştim, aniden genç erkek ruh geri geldi ve bana o resim annem içindi dedi. Kadın gittiği için aceleyle koşarak yetiştim ve ona oğlunuz resim çizer miydi diye sordum. O da bana “Oğlum sanat okuluna gitti ve ölmeden bir ay önce benim bir portremi çizmişti ama bana gönderememişti” dedi. Ve ben de çizimi uzatıp belki bu sizin içindir dedim, çizim tamamen kadının portresiydi. Buradaki zekayı görebiliyor musunuz? O kadını sonra defalarca gördüm ve ne zaman gördüysem yüzünde kocaman bir gülümseme oluyor, bu olay onda çok güçlü bir iyileşme sağladı.

-Bize diğer ülkelerdeki çalışmalarınızdan da bahsedebilir misiniz?

-Çoğu zaman seyahat ediyorum. Kopenhag’da yaşıyorum, bazen eve geliyorum, valizimi açıyorum, kıyafetlerimi çıkarıp yıkıyorum ve geri koyuyorum. Çok sevdiğim iki torunum var, 28 yaşında bir oğlum ve 20 yaşında bir kızım var, oğlumun da 1 ve 4 yaşlarında iki tane oğlu var. Onlar benim aşklarım, sevgilim ya da kocam yok, torunlarım var ve dünyanın farklı yerlerinde öğrencilerim var. İngiltere’ye seyahat ediyorum, zaman zaman Türkiye’ye, önümüzdeki yıl Kanada’ya, Amerika’ya gideceğim. Aslında bunu da ruh dünyasına danışıyorum çünkü yaşadığım sürece bu konuda hizmet edebilirim ve bunu bana sağladıkları için nereye gideceğim konusunda da onlara güveniyorum.

-Şimdiye kadar yaşadığınız tüm deneyimler farklıdır ama bugüne kadar kötü veya çok ilginç denilebilecek bir deneyim yaşadınız mı?

-Bu soru bana hep sorulur ama hayır demek zorundayım. Aslında benim dramatik bir hissim yok çünkü deneyimler benim deneyimlerim değil. Benim ruh dünyasıyla deneyimim sevgi dolu, onlar sürekli aşkla, sevgiyle geliyorlar ve yanlarında hep neşe ve kahkaha getiriyorlar. Ve ben şunu biliyorum ki; ruh dünyası ile fiziksel dünya arasında olumsuz niyetli etkileşimin yasak olduğu bir gerçektir. Ruhsal dünyada 4. ve 5. Boyut vardır, bu da düşündüğünüz her şeyi yarattığınız anlamına gelir yani kötü bir şey düşünürseniz anında size karşılık verir. Oradan kötü bir şey olması mümkün değil, bunlar sadece filmlerde olur. Ama fiziksel hayatta kötü ruhlarla karşılaştım, sen ve ben, insan ruhları kötü veya kafası karışık. İnsan ruhundaki bütün acı, dert ve olumsuzlukların beden sahibi olmakla çok ilgili olduğuna inanıyorum. Kötü olan ruh dünyası değil, insanoğlu.

-Kötü deneyimle kastettiğim aslında ruhlarla ilgili bir kötülük değildi, deneyim anlamında mesela çağırdığınız bir ruhun gelmediği veya gitmediği oluyor mu ya da yolunda gitmeyen durumlar oluyor mu?

-%85–90 oranında çağırdığımız ruhlar gelir ama bazen gelmez çünkü iletişim kimyayla çok alakalı. Eğer ruh dünyasındaki ruh beni sevmezse ya da medyum ruhla iletişim kuramazsa gelmeme durumu gerçekleşebilir. Bunu başıma gelen bir örnekle anlatayım: benim ruhsal alemde iki tane kocam var. İlk kocam vefat ettikten sonra bir sürü medyuma gittim çünkü ondan haber almak istiyordum, uzun yıllar önceydi, bu işi yapmaya başlamadan önce. Ve hiç gelmedi, ben çok üzüldüm, benimle konuşmak istemediğini düşündüm. Yıllar sonra bir gün bir medyumluk kursundayken genç bir kızla tanıştım, beraber çalışmaya başladık, 20 belki daha da genç bir kızdı. Ve aniden kızın vasıtasıyla o geldi, yani kocam, kız onun adını, yaşını, nasıl öldüğünü, her şeyi söyledi. Medyumluk uygulaması yapıyorduk ve çok genç, tecrübesiz bir medyumdu ve kocamın ruhu bu kız vasıtasıyla gelmişti. Çok şaşırmıştım. Çünkü kocam biz boşandıktan sonra öldü, uyuşturucu kullanıyordu, HIV virüsü taşıyordu, çok zor bir hayatı vardı ve Danimarka’da değildi. Bir medyum olarak neden o kızı seçtiğini çok merak etmiştim ve kıza hayatını sordum, medyumluğa nasıl başladığını anlatır mısın dedim. Çocukken anne ve babası onu evden atmış, sokaklarda yaşamış, genç kızlık yaşlarında fahişe olmuş, uyuşturucu kullanmaya başlamış, sokaklarda yaşamaya devam etmiş ve çok zor bir hayatı varmış. Bunları anlatınca fark ettim ki aynı hayat tarzı. Bir medyumun bazen çok güç bir hayatı olabilir çünkü her türlü insanlarla iletişim kurabilmemiz gerekir, yargılamayan ve korkmayan bir insan olması gerekir. Örneğin diyelim ki baban alkolikti ve öldü, sen de bana seansa geldin, ben sana baban muhteşem bir adamdı, seni sürekli yatağına yatırırdı, oyun alanına götürürdü dersem bunun hiç yardımı olmaz. Yani medyum olarak benim her tarzda insanla iletişime girebiliyor olmam gerekir. Anladım ki bu sebeple benimle konuşmak istemedi çünkü gittiğim medyumlar da onunla iletişime geçememişti.

-Pek ruhlar size oradaki yaşamları ile ilgili bilgiler veriyor mu? Orada nasıl bir hayatları var?

-Aslında bu konuda ben de meraklıyım. Tam olarak nasıl bir hayatları olduğunu bilmiyorum ama izlenimim gevşemiş, rahat olduğu. Çok fazla sayıda aktivite yapıyorlar ve çoğu eğitim almak ve birtakım öğretiler için pek çok okula gidiyorlar.

-Cennette veya cehennemde mi olduklarına dair bir bilgi veriyorlar mı ya da böyle bir şey var mı?

-Ben cennet, cehenneme inanmıyorum. Ruh dünyasında görüştüklerimden bir tanesi cennet ve cehennemin fiziksel bir yer değil bilinç düzeyi olduğunu söylemişti. Ve aslında bazı insanlar bu dünyada da yaşanan acılar, üzüntüler, endişeli düşünceler sebebiyle cehennemde yaşıyorlar. Ve bence bu dünyada zor hayat yaşayanlar ruh dünyasına geçtiklerinde zamanlarının çoğunu iyileşmekle ve yaptıkları yanlışları anlamakla geçiriyor, düşünüp taşınıp yenilenmeye çalışıyorlar. Bence ruh dünyasında pek çok yer ve pek çok seviye var.

-Herkesin öldüğünde ve diğer tarafa geçtiğinde aynı yaşta, 33 yaşında olacağına dair bilgiler var, sizin bu konudaki izlenim veya görüşünüz nedir?

-Bence bu kısmen doğru çünkü bazen ruhlar kendilerini daha genç gösteriyorlar. Aldığımız bilgilerde görüntüleri veya imajları öldükleri zamanki gibi olsa da konuştuğumuz zaman kendilerini genç yaşta hissettiklerini anlıyorum, yaşları ne olursa olsun kendilerini genç hissediyorlar. O yüzden bu bilgi bence doğru. Bence birçok yönden sizin kitabınız yani Kuran da çok ilginç. Danimarka’da ve Avrupa’nın diğer yerlerinde ders verirken insanlara ruh dünyasının nerede olduğunu sorduğumda yukarılara bakıp oralarda bir yerlerde diye yanıtlarlardı. Ancak Türkiye’ye seminer nedeniyle geldiğimde ve aynı şekilde insanlara bu soruyu sorduğumda herkes burada yanıtını vermişti, hayrete düşmüştüm. Bu şahane bir şey çünkü bu Kuran’da yazıyor, ben okumadım ama duyduğum kadarıyla Kuran’da ruh dünyasının burada olduğu, bizim onları göremediğimiz ama onların bizi görebildiği yazıyor. Bu mükemmel bir şey.

-Bu dünya ile öteki dünya arasında kalan ruhlarla iletişim kurdunuz mu ya da böyle bir şey var mı?

-Hayır, arada kalan ruh diye bir şey olduğuna inanmıyorum. İnsanlar kurtarılmış ruhlar gibi ifadeler kullanıyor, bunlar tamamen yanlış. Bu yanlış bilgiler yüzünden ruh dünyasındaki zeka anlaşılmıyor. Hiç bir erkek arkadaşınızdan ayrılıp da bir parçanızın onda kaldığı olmadı mı ya da uzun süre yaşadığınız bir evden taşındığınızda bir parçanızın orada kaldığı olmadı mı? Enerjinizi bir müddet oradan alamazsınız, tamamen olan şey bu. Ruhlar dünyasında da farklı bir şey yok, aynı şey oluyor. Bazı insanlar bazı şeylere çok bağlıdır ve kopması zaman alır ama bu sadece enerji ile alakalı, kimse bir kapana kısılmıyor. Ruh dünyasında bu tip insanlara devam etmesi için yardım edenler var. Örneğin kocanız öldüğünde ondan kopmanız zaman alır çünkü aranızda bir bağ var ve bu bağlar kötü değildir. İnsanların, ruhların kapana kısıldığına dair bilgiler doğru değil ama mekanlarda enerji sıkışması oluyor. İnsanlar bazı evler için perili, hayaletli falan diye düşünüyor ya bu hiç akıllıca değil, bu enerji işaretidir. Orada olanları ruhlar yapmaz, orada kalan enerji yapar. Bence ruhlar sıkışıp kalmazlar, sadece devam etmek için doğru zamanı beklerler.

-Hiç ruhlarla iletişiminiz sayesinde cinayet çözüldüğü oldu mu?

-Bunu yapmak istemediğimi hep söyledim çünkü başkalarının işine karışmak istemedim. Bunun benim işim olduğuna inanmadım. Eğer benim çocuklarımın başına gelseydi yapardım çünkü o zaman kişisel olurdu. Eğer ruh dünyası böyle bir şeyi ileri sürmek isterse yapabilir ve bazı davalar vardır ki çözülmesi gerekir anlamına gelmez. Bu konuyla ilgili gelen insanlar oluyor, işin garibi başta bunu söylemiyorlar ama ortaya çıkıyor. Son zamanlarda cinayet olarak nitelendirdiğim davaların çözülmediğini gördüm, sanırım ruh dünyası benim bu yönde ilerlememi istemiyor, tüm kanalları açmama rağmen istemediler. Her gece yatağımda birileri beni öldürmek istiyor diye düşünerek titremek istemiyorum. Mesela Danimarka’da psişik bir kanaldaki televizyon şovuna katılmıştım 6.his avcılığı gibi bir ismi vardı ve psişiklerle medyumların yarışması gibi bir formatı vardı, saçma bir programdı. Hakim gibi bir polis vardı, sunucu vardı ve önümüzde bir takım görevler konuyordu, bazıları gizemli cinayetler oluyordu, ben de korkunç cinayetlerin yaşandığı bir eve konmuştum. İlginç olan bu olaydan 2 gün önce ruhlar bana oraya gideceğimi söylemişti. Çünkü biz nereye gideceğimizi bilmiyorduk, çekimlere gittiğimiz gün orada gördük ama bana 2 gün önce ne çeşit bir cinayet olacağını ruhlar söylemişlerdi.

-Evet röportajımızın sonuna geldik ama son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

-Ruhları hissetmeye başladığım zaman bir dairede yaşıyordum ve yüzümün etrafında soğukça bir rüzgar hissettim, cereyan olduğunu düşündüm çünkü pencereler çok iyi durumda değildi. Yatağımın yerini değiştirdim, yine işe yaramayınca taşınmak zorunda kaldım çünkü soğuk oluyordu. Ama taşındığım yerde de bu durum devam etti ve bu benim gelişimimin başlangıcıydı sonra anladım ki rüzgarın nedeni ruhlardı yani onların farkına vardım. Söylemeye çalıştığım şu; herkes farkına varabilir, örneğin sen de farkına varabilirsin. Her günkü hayatında evde otururken, televizyon seyrederken, kitap okurken aniden yüzüne çalan bir rüzgar ya da saçının içinde bir havalanma hissedersen bu senin ruh dünyasının varlığını fark etmen olabilir. O zaman etrafındaki ruhları hissedebilirsin. Bunu hatırla, belki önümüzdeki zamanlarda bunu hissedebilirsin. Tutku olursa ruh dünyası sizinle çalışmak ister.

– Bu güzel ve samimi sohbetiniz için çok teşekkür ederiz.

-Rica ederim, benim için de çok keyifli bir söyleşi oldu. Bu arada bu röportajı okuyan ziyaretçileriniz bana shannon@mediumship.dk adresinden ulaşabilirler.

Yorumlayın

Your email address will not be published.