Donald Trump’ın ABD Başkanlığını bıraktıktan sonra ticari ilişkilerindeki Ali-Cengiz oyunları nedeniyle yargılanması gündemde.
Bu çerçevede de FBI ve CIA, Trump’ın ticari işleriyle ilgili geniş çaplı bir soruşturma başlattı.
Trump’ın “katakulli” dolu ilişkilerinden biri (belki de en önemlilerinden biri) dünkü yazıda değindiğimiz Tevfik Arif’le ilgili.
Tevfik Arif kimdir?
Kazak asıllı Arif, Sovyetler döneminde Ticaret Bakanlığı’na giriyor ve tam 17 yıl çalışıyor.
Sovyetlerin dağılması sonrası ABD’ye gidiyor. 90’ların ikinci yarısında Brooklyn’de aldığı ucuz emlakları değerlendiriyor. Bu arada Türkiye’ye uzanıyor. Güneyde yatırımlar yapıyor. Ve Fettah Tamince (ki Erdoğan sevdalısıdır) ile Rixos Oteller zincirini kuruyor. New York piyasasında herkes, Rixos Otelleri’ni Arif’e ait diye biliyor.
Arif, New York’ta işlerini, Bayrock Group şirketi üzerinden yürütüyor. Solaryumlu teni ve pahalı kıyafetleriyle kısa sürede New York sosyetesine giriyor ve davetlerin en sık rastlanan isimlerinden biri haline geliyor. Ancak kentte adı, ünlü emlak yatırımcısı Donald Trump ile ortak olunca iyice duyuluyor.
Arif, New York’ta SoHo’nun ortasına dikecekleri gökdelen işinde Trump’la Amerika’nın en zengin eski Sovyet bloku ailelerinden Tamirler’i bir araya getirecek kadar ilişki simsarı.
Gürcistan Yahudisi Sapirlerle iş yapmaya başlayınca Arif’in New York’taki çevresi daha da genişliyor. Bir yanında Trump, arkasında taksi şoförlüğünden milyarderliğe yükselen Tamir Sapir ve oğlu Alex, öteki yanında da ilişkileri New York’un suç ailelerinden Gambinolara kadar uzanan ortağı Felix Sater, her geçen gün büyüyor.
Tevfik Arif, bu arada Türk vatandaşlığına geçiyor Recep Tayyip Erdoğan, Bilal Erdoğan ve Damat Berat Albayrak ile ilişkilerini güçlendiriyor.
Bu güçlü ilişkiyi daha iyi anlamak için şu detayı anlatmakta yarar var:
Kazak iş adamı Tevfik Arif, 30 Mart 2013’te Katar kraliyet ailesinin gönlünü almak için kibar bir mektup yazıyordu: “İstanbul’da buluşamadığımız için özür dilemek amacıyla sizlere yazıyorum. Oğlum Arif neler olduğunu anlattı, olayların gidişatı dolayısıyla çok büyük hayal kırıklığına uğradım ve üzüldüm.”
Tevfik Arif’in bu mektubu yazma sebebi, iki hafta öncesinde gerçekleşen ancak planlandığı gibi gitmeyen bir tanışma toplantısıydı. Katar kraliyetinin yatırım şirketi Qatar Investment & Projects Development Holding Co (QIPCO) yöneticileri İstanbul’a gelmişti. Akıllarında Türkiye’de bir kaç milyar dolarlık yatırım yapmak vardı.
QIPCO’yu Türkiye’ye davet eden ise Arif ailesinin Londra merkezli Doyen Capital ve Doyen Sports şirketlerini yöneten, Tevfik Arif’in 27 yaşındaki oğlu Arif Arif’ti. Arif Efendi olarak da bilinen Arif Arif, Katarlılara Türk bakanlık yetkilileri ve iş adamlarıyla üst düzey görüşmeler ayarlayacağına dair söz vermişti.
Ancak Katarlı yetkililer özellikle bir görüşmeyi dört gözle bekliyorlardı: Doyen, onları o zamanın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la toplantı masasına oturtabilir miydi?
Arif Arif haftalar boyunca Katarlılarla Erdoğan’ı görüştürmek için toplantı ayarlamaya çalıştı ancak başarılı olamadı. Kraliyet yetkilileri başbakanla görüşme umuduyla Türkiye’ye kadar gelmiş ancak toplantının ayarlanamadığını öğrenmişlerdi.
Duruma çok sinirlendiler. Hatta ortalık o kadar gergindi ki Tevfik Arif Londra’daki hasta yatağından kalkıp durumu yatıştırmak için İstanbul’a geldiğinde Katarlılar kendisini görmeyi reddetti.
Tevfik Arif de daha sonra yazdığı mektubunda talihsizliğin nedenlerini açıklamaya çalıştı. “[Oğlum Arif’i] Başbakanla görüşmeye gittiğimde hep yanımda götürürüm. Bu sefer tek başına gidince başbakanın ofisinde çok iyi karşılamamışlar. Buna büyük ihtimalle yaşının gençliği ve benim yanında olmamam sebep oldu.”
Kaynak: theblacksea.eu
Yukarıdaki satırlarda Katarlılar’ın Türkiye ilgisini ve özellikle de Fettah Tamince’nin Haliç Projesi’ne yapacakları yatırımın ipuçları var.
Bu ilişki ağında diğer bir flaş ayrıntıyı da eklemeden geçmeyelim.
Tevfik Arif’in FETÖ’nün ABD’deki önemli isimleriyle de iş yapması. Bunlardan biri olan Burak Yeneroğlu, Arif’in şirketlerinden birini yönetiyor.
…Ve de Tevfik Arif’in şu ünlü MAN adası belgelerinde adı geçen ve de yine Erdoğan’la çok yakın ilişkisi bulunan Sıtkı Ayan’la sıkı fıkı olduğunu da hatırlatalım:
Kim mi bu Sıtkı Ayan?
Sıtkı Ayan’ın adı 17-25 Aralık sürecinde Tayyip Erdoğan ile Bilal Erdoğan arasında geçtiği ileri sürülen ses kayıtlarında geçmişti. Ayan’ın 10 milyon dolar rüşvet vermesine ilişkin görüşmede, Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal’e “Kucağa oturacaklar. Parayı kesinlikle alma. Ne söz verdilerse onu getirecekse getirsin. Getirmeyecekse gerek yok. Bunlar ne zannediyorlar bu işi ya” dediği öne sürülmüştü.
O ses kaydında “kucağa oturacağı” söylenen Ayan, Cumhuriyet tarihinin en büyük ikinci doğalgaz işini ihalesiz almıştı. Yıllık hacmi 35 milyar lira olan, İran ve Türkmenistan gazının Avrupa’ya taşınması işi Ayan’ın Turang şirketine verildi.
2016 yılında ise, 17-25 Aralık Operasyonu’nun kilit ismi Reza Zarrab’ın tutuklanmasına neden olan ABD’deki soruşturmada da Sıtkı Ayan ve Mapna Grup yer almıştı.
“MaltaFiles” belgelerinde de Sıtkı Ayan’ın ismi Erdoğan ailesiyle birlikte anılmıştı.
Erdoğan ailesi, Man Adası ve Malta’daki offshore şirketleri aracılığıyla milyonlarca dolar değerindeki Agdash adlı petrol tankerinin sahibi olmuş. Petrol tankeri için yapılan anlaşmaya aracılık edenler İstanbul’da kurulu Palmali Group’un sahibi Azeri-Türk iş adamı Mübariz Mansimov Gurbanoğlu ve Erdoğan’ın yakın dostu SOM Petrol’ün sahibi iş adamı Sıtkı Ayan. Malta Files belgelerine göre Ayan 2008’de yedi milyon, Mansimov ise 2008’den beri Erdoğan ailesine gemi için yaklaşık 23 milyon dolar ödemiş.
Evet, işte bu çetrefilli ilişkiler ağı tam olarak çözülürse, Trump’ın yargılanmasının önü açılacak.
Erdoğan ve ailesinin adları da, Reza Zarrab’dan sonra bir dava dosyasına daha girmiş olacak.
Yazının ilk bölümü için TIKLAYIN…
