Burası İsveç Ulusal Kütüphanesi… İsveç’ten bir okurumuz, kütüphaneye son günlerde Türkiye’den çok sayıda ziyaretçi geldiğini ve bunların çoğunun siyasi bir partinin üyeleri olduğunu haber verdi.
Peki söz konusu politikacılar, İsveç Ulusal Kütüphanesinde ne arıyorlar?
Bu sorunun yanıtını da uzun yıllar önce Türkiye’den İsveç’e gidip yerleşen ve Leif Holm Andersson adını alan okurumuz verdi:
“Şeytanın İncili’ne bakmak için geliyorlar…”
Ha şu mesele…
Evet, İsveç Ulusal Kütüphanesi’nde Şeytan İncili olarak bilenen efsanevi Codex Gigas (Devasa Kitap) bulunuyor.
Devasa Kitap’ın yazılış öyküsü bundan tam 800 yıl önce Çek topraklarında Benediktus rahiplerinin bir manastırında başlar. Dua etmeyi ve çalışmayı, bu yöntemle de insanin ahlâki anlamda yenilenmesini savunan, kitap okumayı, el yazmaları hazırlamayı kendilerine amaç edinen bu barışçı rahiplerin bulunduğu manastırda, el yazması işinde çok usta bir rahip büyük bir suç işler.
Suç o kadar büyüktür ki, manastır yönetimi de suçlu rahibe çok büyük bir ceza verilmesine karar verir: Canlı canlı bir duvara gömülecektir! Rahip de suçunu kabul etmekte, ama ölüm cezasından da kurtulmak istemektedir. Bunun için manastır yönetimine şöyle bir öneride bulunur: Eğer ölüm cezası iptal edilirse, o da bir gece içinde dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük el yazması İncil’i yazacaktır!
Rahibin teklifine göre, el yazması sadece Eski ve Yeni Ahid’i değil, Benediktus rahiplerinin hayata bakışını ve de Çek tarihini de içerecektir. Ayrıca rahip M.S. I yüzyılda yaşamış tarihçilerden Josephus Flavius’un Yahudiler tarihini, o zamana kadar var olan azizlerin listesini, Hristiyanların en önemli bayramlarından olan paskalya bayramının nasıl hesaplanması gerektiğini de kitabına alacaktır!
“Ora et Labora” yani “Dua et ve çalış” sloganıyla yaşayan kara cüppeli, kara kukuletalı Benediktus rahipleri için öneri caziptir! Manastırın bir rahibi eğer bir gecede dünyanın en büyük el yazmasını yazabilirse, bu manastır için de olağanüstü bir övgü anlamına gelecektir. Sonuçta teklif kabul edilir, suçlu papaz hapsedildiği hücreden çıkarılıp çepeçevre el yazması ciltlerle kaplı kütüphaneye götürülür. Masanın üzerine renk renk mürekkepler bırakılır ve ciltlerce kitabı yazmaya uygun, ince bir şekilde tabaklanıp katlanmış eşek derileri de getirilir. Kapılar kapanır.
O gece içeride neler olduğunu kimse bilmiyor. Rivayete göre sadece eşek derisine yazan kalemin çıkarttığı cızırtılı seslerin değil, haykırışların, çığlıkların ve tüyler ürperten uğultuların duyulduğu gecenin ardından sabah güneş doğarken kapı açıldığında, manastır yönetimi, bugün paha biçilemeyen dünyanın en büyük el yazması kitabını masanın üzerinde bulur. Rahip ise bitkindir! Diğer rahipler saygı ve hayranlıkla bu harikulade renklerle bezenmiş olağanüstü kitabı karıştırmaya başlarlar. İncil’deki kutsal satırlar okunurken, birden çevrilen sayfalardan birinde, inançlı insanların en büyük düşmanıyla burun buruna gelirler! İncil’in ortalarında bir yerde tam bir sayfa boyutlarında, boynuzlu ve çıplak bir şeytan gözlerini dikmiş, okuyucuya bakmaktadır!
Peki Şeytan resmi İncil’e nasıl girmiştir? Efsaneye göre, kitabı yazan rahip bütün ustalığına ve çabalarına rağmen, bir gecede el yazmasını bitiremeyeceğini anlayınca, sabaha karşı Şeytanı yardıma çağırır. Kütüphanede beliren Şeytanın ise yardım için iki koşulu vardır: Birincisi, rahibin ruhunu kendisine satması, ikincisi ise İncil’in sayfalarından birine kendi resminin çizilmesidir. Gece boyunca süren pazarlık, güneş doğmaya başlarken sona erer. Ölümden kurtulmak isteyen rahip Şeytanın isteklerini kabul eder ve Şeytan İncili böyle ortaya çıkar!
Şeytan İncil’i 160 eşeğin derisinden sayfalara yazılarak hazırlanmış çok büyük bir el yazması kitap. Bir metreye yarım metre ebatlarında, 640 sayfadan ve dış kapakları işlemeli ahşap levhalardan oluşan kitabın ağırlığı tam 75 kilogram. El yazmasının Latince adı da buna uygun Codex Gigas, yani Devasa Kitap.
Özetle, birileri tam seçim öncesinde bir şeytanlık peşinde.
Aman dikkat!