Hem de tam 15 yıl sonra. Evet, FBI’da tercüman olarak çalışan, daha sonra gizli bilgileri ifşa ettiği için kovulan ve özellikle de Türkiye aleyhindeki açıklamalarıyla gündeme gelen Sibel Edmonds, Suruç katliamı sırasında oradaymış. JÖNTÜRK’ün edindiği bilgilere göre Edmonds, Türkiye’de MİT ve HDP yetkilileriyle de görüşmeler yapmış.
Edmonds, Türkiye temaslarının! ardından, “Suruç katliamı, bir çakma bayrak (False Flag) operasyonudur, ancak Erdoğan tarafından mı yoksa Türk Genelkurmayı’nın içindeki Gladio uzantıları tarafından mı kurgulandığı belirsiz” diye konuşmuştu. (Demirtaş’ın “Suruç Katliamı, Gladio işi” sözlerini hatırlamakta yarar var.)
JÖNTÜRK’ün edindiği bilgilere göre eşi Matthew Edmonds ile birlikte Türkiye’ye giriş yapan Sibel Edmonds, katliam günü olan 20 Temmuz 2015’te Suruç’a çok yakın bir yerdeydi. Edmonds, katliam sonrasında Suruç’ta ve daha sonra Ankara’da aralarında resmi görevlilerin de olduğu çok sayıda kişiyle görüşmeler yaptı. Bunlar arasında MİT’ten, Genelkurmay’dan ve HDP’den üst düzey yetkililer bulunuyordu.
Edmonds çifti daha sonra hiçbir sıkıntı yaşamadan ABD’ye geri döndü.
Şimdi özetle Sibel Edmonds’un kim olduğunu hatırlatalım:
Sibel Edmonds, İran Azerbaycanı’ndan doktor bir baba ile Türk bir annenin üç kız çocuğundan en büyüğü olarak 1970 yılında İran’da dünyaya geldi. Aile, Sibel 2.5 yaşında iken Türkiye’ye geldi. Babası Türk vatandaşlığına geçince eşinin soyadı olan ‘Deniz’i aldı. Deniz ailesi Sibel beş yaşındayken yeniden İran’a yerleşti. Aile, İran devriminin ardından 1981’de kesin olarak Türkiye’ye dönüş yaptı. Sibel, Türkiye’de 7 yıl yaşadıktan sonra ailesi tarafından ABD’ye gönderildi. Sibel Deniz, George Washington üniversitesi’nde psikoloji ve ceza hukuku okudu, George Mason Üniversitesi’nde kamu siyaseti yüksek lisansı yaptı. Sibel Deniz, bu arada kendisinden yaşça çok büyük Matthew Edmonds ile evlendi (ki bu evliliğin ABD vatandaşlığına geçmek için yapıldığı yazıldı, çizildi. Ancak çift bugüne kadar birlikte) ve Edmonds soyadını aldı. Bir süre çocuk mahkemelerinde staj yapan Sibel, ardından FBI’ya iş başvurusunda bulundu. 11 Eylül 2001 İslami terör saldırılarından hemen sonra işbaşı yaptırıldı; Sibel Edmonds, FBI’da Türkçe, Farsça, Azerice tercümeler yapmaya başladı.
Sibel Edmonds’un eşi Matthew
Peki ne oldu da FBI’dan kovuldu. Sibel Edmonds’un kendi ifadesine göre, 11 Eylül saldırılarıyla ilgili olanlar dahil birçok belge FBI’da hasır altı ediliyordu; işler, daha fazla ödenek alınması için yavaşlatılıyordu. Sibel Edmonds, bu gözlemine kendisiyle birlikte çalışan Türk asıllı çevirmen Melek Can Dickerson’ın, Türk İstihbaartına çalıştığı iddiasını da ekledi ve üstlerine şikayette bulundu. FBI, anında Sibel Edmonds’un işine son verdi.
Sibel Edmonds, FBI’dan kovulduktan sonra “ispiyoncu” olarak anılmaya başlandı ve Türkiye ile ilgili casusluğun boyutunun, Washington’daki Türk diplomatlarını, Türk derneklerini de işin içine alacak kadar büyük olduğu yolundaki iddialarını sürdürdü. Sibel o dönem şunları söylüyordu:
ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlığı’na sızmış olan bu şebeke ulusal güvenlikle ilgili çok değerli bilgiler de elde ediyor. FBI Türkçe Tercüme Bölümü’nde benimle birlikte çalışan, yine Türk asıllı Melek Can Dickerson ve eşi Binbaşı Douglas Dickerson da bu kişilerle işbirliği içinde. Hatta beni de aralarına katmak istediler. FBI ise ihbarlarımı ciddiye almak yerine işime son verdi ve böylece casusluğa göz yummuş oldu.
Edmonds, bunların yanı sıra Sibel Edmonds Türk yetkililerin bazı üst düzey Amerikalı politikacılara rüşvet vererek Türkiye adına yardım istediklerini de anlattı. FBI’ın hedef seçtiği Türk yetkililerin telefon konuşmalarında Parlamento Başkanı Denis Hastert’e 10 binlerce dolarlık rüşvet vererek, karşılığında siyasi yardım istemeyi tartıştıklarını söyledi. Edmonds’a göre örneğin 2000 yılında sözde Ermeni yasa tasarısını geri çeken Hastert, 500 bin dolar rüşvet almıştı. Bu Türkiye’nin Chicago Konsolosluğu çalışanlarının dinlendiği telefon konuşmalarında ortaya çıkmıştı. Ayrıca Edmonds, Amerikan araştırma enstitülerine yerleştirilen Türk öğrencilerin, nükleer silahların karaborsa piyasasıyla ilgili bilgi topladıklarını da iddia etti.
Sibel Edmonds, bu iddiaları sırasında tehditler aldığını, bunların da Türk istihbaratından geldiğini söyledi. Öyle ki, Türkiye’de yaşayan kızkardeşinin, ölümle tehdit edildiğini ve karakollara çağrıldığını iddia etti. Sibel Edmonds’un en küçük kardeşi kendisiyle birlikteydi ve bu olay üzerine ortanca kardeş de ABD’ye iltica etti.
Evet, kısaca özetlemeye çalıştık. Bu durumdaki Sibel Edmonds, 15 yıl aradan sonra Türkiye’ye geliyor ve Suruç katliamı sırasında bölgeye konuşlanıyor.
Bu işte bir tuhaflık yok mu?